Öyle bir vitamin düşünün ki stresten duygu durumuna, uyku düzeninizden pek çok kronik hastalığa rol oynuyor. Hatta öyle ki literatürde vitamin olarak değil, bir hormon olarak tanımlanıyor. Bu kıymetli işlevlerine rağmen kendisi maalesef hem ülkemizde hem de küresel olarak en çok eksikliği görülen vitaminler arasında; D vitamini…
Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması (TBSA) 2019 Raporu’na göre ülkemizde D vitamini eksikliği yaklaşık yüzde 90 oranında… Eksikliğin görülme sıklığı ise kadınlarda daha yüksek oranlarda.
Yaza geri sayım başladı. Bu habere en çok D vitamini açısından sevinmek için sebep çok. Güneş vitamini olarak da bilinen D vitamini ile ilgili güncel çalışmalar bakın ne söylüyor?
1-Kış aylarında güneş ışınlarından faydalanma süresi azaldığı için D vitamini eksikliği daha sık görülebiliyor. Çünkü D vitaminin de yaklaşık yüzde 80-90’ı cildimiz güneş ışığı aldığında vücudumuz tarafından üretiliyor. Ancak günlük beslenmeyle D vitamini eksikliğini gidermek zor. Somon, tuna, sardalya gibi yağlı balıklar, yumurta, kefir D vitamini içeren gıdalara örnek verilebilir. Güneş ışınlarının dik geldiği öğle saatlerinde her gün 10-15 dakika güneşlenmek, D Vitamini sentezine destek için yapılabilecekler arasında. Öğle aralarında kendinize Güneş banyosu molası verebilirsiniz.
2-Vücut ağırlığınız D vitamini seviyeleriniz üzerinde etkili olabiliyor. D vitamini yağda eriyen bir molekül olduğundan, obez bireylerde yağ dokuda tutularak biyoyararlanımı azalabiliyor. JAMA Network Open’da yayımlanan bir araştırma, daha yüksek beden kitle indeksine sahip olmanın D vitamininden yararlanımı da azalttığını gösteriyor. Kısacası sağlıklı vücut ağırlığına sahip olduğunuzda daha faydalı demek mümkün.
3-D vitamini eksikliği ile diyabet, metabolik sendrom, demans ve pek çok hastalık ilişkisine dair birçok çalışma var. Science dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre; D vitamini seviyeleri kanser ile ilişkili olabilir. Yaklaşık 1.5 milyon bireyin değerlendirildiği bu araştırmada araştırmacılar, D vitamini yeterli düzeyde olduğunda vücudun bağışıklık tepkisinin daha iyi olduğunu ve immünoterapi tedavisine daha iyi tepkiler verdiğini belirtiyor. Bu etki, kandaki D vitaminine bağlanan ve onu dokulardan uzak tutan bir protein ile ilişkilendirilmiş. D vitamini seviyelerinizin 30-50 ng/ml olmasını hedefleyin, eksiklik durumunda ise hekim kontrolünde takviye almayı ihmal etmeyin.
4-D vitamininin insan vücudundaki çeşitli süreçleri birbirine bağlayan kritik bir faktör olduğundan bahsettik. Gut Microbes dergisinde yayımlanan araştırmada, optimal D vitamini düzeylerinin bağırsak mikrobiyota çeşitliliği ile ilişkisi incelenmiş. D vitamininin bazı yararlı bağırsak bakterilerinin büyümesini teşvik edebileceği belirtiliyor. Bitki bazlı Akdeniz diyeti ile bir yıllık yaşam tarzı müdahalesinden sonra yeterli serum D vitamini düzeylerinin bağırsak mikrobiyotası açısından en olumlu sonuçları verdiği de vurgulanmış.
5-Birçok alerjik durum son 10 yılda çok daha yaygın hâle geldi. Mevsimsel olarak polenlerin artmasıyla birlikte bahar alerjisi de artışta. Düşük D vitamini seviyeleri alerji semptomlarınızı arttırabilir. National Institutes of Health dergisindeki araştırmada, D vitamininin, alerjik semptomlara neden olan kimyasalların salınmasını önleyen bazı düzenleyici bağışıklık sistemi hücrelerini aktive edebildiğini belirtiyor. Burada beslenme yönünden alınabilecek en önemli önlemlerden biri ise antioksidan açısından zengin, anti inflamatuar bir beslenme planı. Zeytinyağı, kuşkonmaz, elma, koyu yeşil yapraklı sebzeler gibi kuersetin içeren anti inflamatuar gıdaları beslenme planınızdan eksik etmeyin.